Anadolu toprakları binlere yıldır farklı medeniyetlere, farklı kültürlere ev sahipliği yapmış bir toprak. Dünyanın en önemli tarihi miraslarına ev sahipliği yapan ülkemiz, taşında, toprağında geçmişin izlerine bugünlere dek saklamayı başarmış…
Eskişehir’de bu miraslardan tabi ki nasibini almış bir kent. Tarihte önemli bir nokta olan şehrimizin en eski ve en bilinen miraslarından biri de şüphesiz Frig Vadisi…
Frig Vadisi, tarihi neredeyse 3.000 yıl kadar önceye dayanan, Eskişehir, Kütahya ve Afyon üzerinden geçen önemli bir kent mirası. Oldukça geniş bir alana kurulan Frig Uygarlığı’na ve onların kültürlerine ait kalıntıların yer aldığı vadi çok da önemli bir turizm ve kültür alanını oluşturuyor. 400 yıl gibi oldukça uzun bir süre bu alanda hükmeden Frigler, bu bölgede kurdukları yerleşim yerleri, mezarları, sanat eserleriyle bugün bile gizemini koruyan alanları bizlere miras olarak bırakmışlar.
Konumuz Eskişehir olunca da böylesine önemli bir alandan, bu kadar değerli bir mirastan bahsetmeden geçilmesi tabi ki mümkün değil. Şimdi birlikte önce Frigleri yakından inceleyelim ardından da Eskişehir bölgesinde görebileceğimiz kalıntılar hakkındaki bilgilerimizi aktaralım.
Frigler; M.Ö. 1200lü yıllarda Anadolu’ ya göç etmiş kökenlerinin Hint-Avrupa’ ya dayandığı düşünülen M.0. 700’lerde uygarlık kurmayı başarmış büyük bir ırktır. Frigler, esas uygarlıklarını Gordion adını verdikleri bugünkü adıyla Ankara/Polatlı da kurmuş, ancak büyüyerek zamanla Eskişehir, Kütahya ve Afyon aralığında yayılmışlardır.
Hızla yükselen bu ırkın başarılarının en önemli kaynağı, yaşadıkları yerlerdeki madenleri çıkarıp islemiş ve aletler yapmış olmaları. Hatta en bilinen ürünleri Fibula denilen altından, gümüşten çengelli iğneler… Bunun dışında dokumacılıkta ve tarımda da ilerlemişlerdir.
Friglerin En önemli Tanrıları Kibele ‘dir. Soyluları ve kralları iç kısmi ağaçtan üzeri killi toprakla örtülü yüksekliği ölenin kimliğine göre 50 metrelere kadar çıkan mezarlara gömmüşler ve adına da Tümülüs demişlerdir. Bu Tümülüsler yapıları ve görüntüleri gereği Anadolu’nun Piramitleri olarak da bilinirler.
Bugün fabl adıyla geçen hayvan hikayeleri de Friglere dayanmaktadır.
Dönemin en şöhretli Kralı olan Midas’ ın isminin tarihte çok uzun süre geçmesi sebebiyle Midas’ in sık kullanılan bir isim veya Krallara verilen bir unvan olduğu da düşünülmektedir. Hakkında bir çok efsane olan Midas’ in eski Kral Gordios’un oğlu olmadığı, Gordios öldükten sonra boş kalan taht için kahinlerin toplanıp “Gordion’a arabasıyla ilk giren Kral olacak.” demelerinin üzerine gelerek Kral olduğu da anlatılmıştır.
Bu efsanelerden en bilineni Eşek Kulaklı Midas’tan biraz bahsedelim
Müzik, sanat ve şiirin tanrısı Apollon ile kır tanrısı Pan bir gün müzik konusunda birbirlerine meydan okurlar ve aralarında bir enstrüman müsabakası düzenlemede karar verirler. Tanrı Pan flüt, Apollon ise lir çalar. Bu müsabakan dinleyenlerinin arasında Kral Midas’ta vardır: Yarışma bittikten sonra Tanrı Tmolos dahil herkes Apollon’un kazandığın söylerken Midas kalkıp “hayır Pan kazandı.” der. Buna kızan Apollon “iyi müzikten anlamayan kulak insan kulağı olamaz olsa olsa eşek kulağıdır.” diyerek Midas in kulaklarını eşek kulağına çevirir.
Bu büyük kulaklardan çok utanan Midas başına şapka takmadan hiçbir yere gitmez ancak saçlarını kesen berber kulakların görür. Midas berberi kimseye söylememesi gerektiği konusunda ikna eder ama berber dayanamaz vadide uzak bir tarafa gidip bir çukur kazar içine girip “Midas’ in kulaklar eşek kulak,” der. Bunu duyan toprak sazlıklara sazlıklar da rüzgara fısıldar Midas’in eşek kulakların ve sonunda bütün halk öğrenmiş olur. Ama halk onu o kadar çok sever ki herkes görmezden gelir Midas”in kulaklarını.
Bu arada Midas’ın Eşek Kulaklar bir efsanedir diyoruz ancak Gordion tarafında bulunan bir Tümülüsten Kral Midas olduğu düşünülen bazı kemikler bulunmuştur. Bu kemikler ve kafatası incelendiğinde Midas’ in gerçekten normalden uzun kulaklara sahip olduğu anlaşılmıştır. Aynı zamanda kafatasında da kusurlar olan Midas’ in anne karnındayken geçirdiği bu hastalık sebebiyle vücudunda şekil bozukluklarıyla doğduğu düşünülmektedir.
Bir diğer efsane ise meşhur Midas Dokunuşu; Şarap Tanrısı Dionysus, eşrafı ile dağ bayır gezinip şarap içerken yarı insan yarı keçi Silenus’u kaybeder. Silenus çok yaşlıdır ve sarhoştur üstüne üstelik oradan oraya gezerken Midas”in gözü gibi baktığı gül bahçelerinde sızıp kalmıştır. Halk Silenus’ öyle bulunca Kral Midas’ götürür. Midas Silenus’u hemen tanır ve ona 10 gün boyunca çok iyi bakar. Yiyip içip sarhoş olup sızan Silenus’ 10 günün sonunda Tanri Dionysus’a götürür. Buna çok sevinen Dionysus Midas’ dile benden ne dilersen deyince Midas hiç düşünmeden dokunduğum her şey altın olsun der.
Dionysus hemen dileği verine getirir ve Kral Midas’ta yola çıkar… Dokunduğu ağaçların, taşların bir bir altına dönüşmesi Midas’ çok mutlu eder ama saraya dönüp yemek yemek isteyince nasıl bir hata yaptığını anlar. Her şey altına dönüştüğünden Midas aç kalır bunlar yetmez gibi kızını sevmek isterken onu da altına çevirir. Hemen Dionysus’a kosan Midas bu laneti kaldırmasını ister. O da Paktalos Irmağında yıkan o zaman bozulur deyince Midas koşup gidip o ırmakta yıkanır ve kızı dahil altına dönüşen herkes eski haline geri döner.
Gelelim Friglerin Eskişehir çevresinde bıraktıkları miraslara ve buraların efsanelerine…
Eskişehir’in merkezinden yaklaşık 69 km mesafede yer alan Çukurca Köyü, kalıntılarda karşılaşmaya başlayacağımız ilk noktalardan biri. Biz de bu noktadan anlatmaya başlayalım.
Doğanlı Kale;
Volkanik tüflerden oluşan kayalara oyularak yapılmış kale uzaktan bakınca doğan başına benzediği için bu ismi almıştır. 7 katli merdivenli bu yapı vadiden epey bir yukarıda yer almaktadır. İçerisinde hem depolar olan bu alan hem de mezar şapellerine ev sahipliği yapar.
Doğanlı Kale, heybetli yapısı ile yalnızca Friglere değil Roma ve Bizans İmparatorluklarına da ev sahipliği etmiştir. Seyitgazi ilçesine bağlı Çukurca’da yer alan Doğanlı Kale, Frig Vadisi gezilerinde atlanmayacak noktalardan biri…
Deveboynu Kalesi;
Doğanlı Kalesin biraz ilerisinde Çukurca’ ya 1,5 km mesafede bulunan kale yine oldukça yüksek bir konumdadır. Bunun sebebi ise Friglerin vadiyi kontrol etmek için bu alanları kullanmasıdır. Deveboynu Kalesi aslında bir gözetleme kulesidir ve Doğanlı Kale’de olduğu gibi bu kalenin eteklerinde de iki tane kaya mezarı vardır. Gelmişken onları da görebilirsiniz.
Gerdekkaya Anıtı;
Kayaya oyulmuş bir mezar anıttır. Girişte bulunan holü geçtikten sonra 2 tane mezar odasına açılır ve Roma ve Bizans dönemlerinde bazı eklemeler yapıldığı bilinmektedir. Dışarıdan bakıldığında tapınağa benzeyen anıt 1991 yılında bir restorasyon işleminden geçmiş. Bölgenin en görkemli yapılarından biri olan Gerdekkaya Anıtı, bölgede Kızlar Manastırı olarak da bilinir.
Tek bir kayanın içerisine nasıl böyle bir işçiliğin yapıldığı sorusunu her görene düşündürten Gerdekkaya Anıtı anlaşıldığı kadarıyla oldukça önemli birinin mezarıymış.. çok zahmetli ve maliyetli olan bu kaya oyma işlemi muhtemelen dönemin şöhretli ve zengin bir yaşayanı için yapılmış.
Hamamkaya Anıtı;
Gerdekkaya Anıtı’nın hemen ilerisinde yer alan Hamamkaya, yine bir mezar anıtıdır. İki bölümlü bu anıtın üzerindeki işçilikler ise zaman içerisinde oldukça tahribata uğramış durumdadır.
Ve geldik Midas Anıtı’na;
Midas Anıtı ya da diğer adıyla Yazılıkaya, Frig Vadisi’nin en görkemli eserlerinden biridir. eskişehir’in Han ilçesine bağlı olan Yazılıkaya, burada yer alan köye de adını vermiştir. Köy yerleşiminin neredeyse ortasında yer alan bu alan uzaklardan bir heybetiyle görenleri etkisi altına almaya başlar. 17 metre gibi bir yüksekliğe ulaşan anıt M.Ö. 500 yıllarında yapılmıştır.
400 metrekarelik alana 17 metre yüksekliğinde inşa edilen ant Friglerin en önemli Tanrılar Kibele için yapılmıştır. Yazılıkaya da diğer anıtlar gibi volkanik tüf kayaya oyularak yapılmıştır ancak üzerinden geçen binlerce yıla rağmen çok fazla tahribata uğramamıştır.
Yazıtın üzerindeki yazılar bugün bile hala tam olarak çözülemese de bazı alanlarda Ateş, Midas ve Baba sözcüklerinin yer aldığı söylenmektedir.
Midas Anıtı yani Yazılıkaya günün her saatinde, haftanın her günde ziyarete açıktır. Girişinde herhangi bir ücret talep edilmeyen Yazılıkaya’yı yolunuz düşerse mutlaka ziyaret edin. Hele ki Eskişehir’de yaşıyorsanız bir Pazar gününüzü bu geziye ayırıp bölgeyi doyasıya gezebilirsiniz.
Ayrıca şunu da belirtmek isteriz, eski çağlarda Midas Anıtı’nın olduğu bölgenin yüksek rakımı ve bol oksijeni sebebiyle havasının da şifalı olduğuna inanılırmış, bu bilginin ne kadar gerçeği yansıttığını bilemesek de bu rotadaki gezilerin ruhunuz ve zihniniz için oldukça dinlendirici, keyif verici olacağını garanti edebiliriz.
Bir özel tavsiyemizde buraya kadar gelmişken Midas Anıtına giden yolda Tutkun Kafe’de mutlaka bir hıçın böreği yemenizi tavsiye ederiz. Bölgede hizmet veren sayılı işletmeden biri olan bu kafede ikram ettikleri leziz peynir ile geleneksel hıçın böreği gerçekten muazzam.
Areyatsis Anti (Küçük Yazılıkaya);
Bölgede Hasanbey Kayası olarak da bilinir. Antin üzerinde 3 tane yazıt vardır hepsi çok iyi okunabilmesine rağmen Frig dili henüz çözülmediği için ne yazdığı anlaşılamamıştır. Küçük Yazılıkaya desen ve sekil olarak Midas Anıtıyla çok benzerlik gösterir ancak yarımdır. Neden bitirilemediği tam olarak bilinemese de bazı tarihçiler o dönemde patlayan savaş yüzünden yarım kaldığın düşünmektedirler.
Yapıldak Asar Kale;
Volkanik tüfe oyulmuş bir kaledir ve oldukça yüksek konumludur. Tüm mezarlar batı yönüne dönüktür. Yapıldak Asar Kale’den vadinin büyük bölümünü görebilirsiniz.
Delikli Kaya Nekropölü;
Kümbet köyünün hemen ilerisinde yer alan nekropolün görkemli görüntüsü ve anıtsal giriş alanı oldukça etkileyici, yine bir anıt mezar olan bu yapıda toplam yedi mezar bulunuyor ve bu anıtın Romalı bir aile için yapıldığı düşünülüyor.
Aslanlı Mabet (Solon’ un Mezarı) ;
Aslanlı Mabet, Eskişehir’in Kümbet Köyünde yer alıyor. İlk görüşte insanı epey düşündüren bu mezar köyde yer alan evlerle bitişik durumda. Bir diğer adı da Solo’nun Mezarı.
Adına Solo’nun Mezarı denmesinin sebebi ile tartışmalı… Aslında söylenen şu ki; Atinalı Kral Solo, Anadolu gezilerinden birinde bu yoldan geçer ve aslanlı mabedi ziyaret eder. Adı da bu ziyaret esnasında buraya kazınır.
Görüntüsüyle oldukça etkileyici olan Aslanlı Mabet Eskişehir’den 75 km uzaklıkta Frig Vadisi rotalarınınsa içinde yer alıyor. Köyü buldunuz ama Aslanlı Mabet’e nasıl giderim? Diyorsanız Himmet Baba Türbesini bulmanız yeterli. Türbe o kadar görkemli ki zaten çok uzaklardan bile seçiliyor. Türbeden sonra yaklaşık 200 metrelik bir yürüyüş sizi Aslanlı Mabet’e ulaştıracaktır. Himmet Baba Türbesini de mutlaka detaylı incelmenizi öneririz. Bu türbe Anadolu Selçuklu Mimarisinin en belirgin ve en güzel örneklerinden birisi olma özelliğini taşıyor.
Zaten Kümbet Köyünü tarihte araştırdığımızda oldukça önemli kültürlere yuva olduğunu görüyoruz. Hitiler, Frigler, Romalılar,Bizanslar, Anadolu Selçukluları ve daha birçok farklı ırk bu topraklarda hüküm sürdüğü için birçok esere de ev sahipliği yapıyor.
Son durağımızsa Ballıhisar (Pessinus) Antik Kenti;
Sivrihisar’da bulunan antik kent Kibele adına yapılan ve onun bulunduğu en önemli tapınma yerlerinden biri olarak biliniyor. Kral Midas tarafından kurulduğu düşünülen bu yer Kibele kültürünün de kutsal kenti. Üzerinde yapılan araştırmalara rağmen halen tam olarak hikayesi açıklanamayan Pessinus Antik kenti ile ilgili söylenebilecek en net şey ise Frig Vadisi üzerinde önemli yerleşkelerden biri olduğu.
Eskişehir’in en önemli gezi noktalarını bir arada bulabileceğiniz bu yazımızda Frig Vadisi’nin tarihine ve burada görebileceğimiz kalıntıların hikayelerine değinmeye çalıştık. Eğer Eskişehir gezi rotanız hala oluşmadıysa bu yazıyı referans alarak Frig Vadisi rotanızı çizebilirsiniz. Eskişehir’de yaşıyorsanız da özellikle bahar aylarında vadide bir gezintiye çıkarak bu eserlerin hepsini yakından inceleyebilirsiniz.
Önemle belirtmek isteriz ki bizim gözlerimizle görüp tarihe tanıklık ettiğimiz bu eserlerin gelecek nesillere taşınmasının yolu yine bizlerden geçiyor. Gezilerimiz esnasında eserleri tahrip edici veya zarar verici davranışlardan uzak durup, tarihi değerlerine saygıyla inceler, doğanın içerisinde yer alan bu alanlarda şen kahkahalarımız dışında bir iz bırakmazsak çocuklarımız, torunlarımız ve hatta onların torunları da bu eserleri görebilirler.
Hiç yorum yapılmamış!